Skip Navigation Links
Ana Sayfa
Şehit ve GazilerimizExpand    Şehit ve Gazilerimiz
1. Dünya SavaşıExpand    1. Dünya Savaşı
Şehit Mektupları
Kıbrıs KahramanlarıExpand    Kıbrıs Kahramanları
Türkiye'de İlklerimiz
HakkımızdaExpand    Hakkımızda
YönetimlerExpand    Yönetimler
Kurucular Kurulu
Haberler
Şehit Cenaze Törenleri
Şehitlik ve Gazilik
Şehitler Diyarı Çubuk
Basında Biz
Ziyaretçi Defteri
Video - Sunu Galerisi
Resim Galerisi
Katkıda BulunanlarExpand    Katkıda Bulunanlar
Hesap Numaralarımız
Duyuru ve İlanlar
Kanun ve TüzüklerExpand    Kanun ve Tüzükler
İletişim
 
...  
ŞEHİT AİLELERİ FEDERASYONUNUN DÜZENLEDİĞİ MİTİNG’E DESTEK

PKK lı bir grup teröristin Habur Sınır Kapısı nda teslim olmasındaki yaşanan olaylar nedeniyle, Şehit Aileleri Federasyonu tarafından, Ankara Sıhhiye’de bulunan Abdi İpekçi Parkında 31.10.2009 Cumartesi günü saat 12.00’de “Vatana Sevgi, Şehide ve Gaziye Saygı Mitingi” düzenlenmiştir.

Ankara’da düzenlenen, vatana sevgi, şehide ve gaziye saygı mitingine, Çubuk’tan dernek başkanı Zeki Avan, yönetim kurulu üyeleri, şehit aileleri, gazilerimiz ile bu konulara duyarlı vatanlarımızla birlikte iki otobüslerle gidilerek destek verildi. Derneğimiz tarafından özel olarak hazırlanan, şehit resimleri, şehitlerle ilgili yapılan pankartlar, elle tutulan döviz ve panolar çok büyük ilgili görmüştür.

Ankara’da düzenlenen basın açıklamasına, Türkiye genelinden gelen, Şehit Aileleri Dernekleri, Gazi Dernekleri, Sivil Toplum Temsilcileri, Siyası Parti Temsilcileri, Şehit aileleri, Gaziler, basın mensupları ve bu konulara duyarlı vatandaşlarımız katılmıştır.

Basın açıklaması sonrası, Kızılay istikametinden sezenler sokakta bulunan federasyon binasına giderken bir kaç defa polis engellemesi olmuştur. Küçük tartışma ve arbedelerden sonunda basın açıklaması ve yürüyüşümüz olaysız bir şekilde gerçekleştirilmiştir.

Federasyon Başkanı Hamit Köse’nin yapmış olduğu basın açıklamasının tam metni aşağıda belirtilmiştir.

KAMUOYUNA DUYURUMUZDUR

Bizler bu vatanın Birlik ve Bütünlüğü için devletimizin emirleri gereği Güneydoğu’da Terörle mücadele ederken hayatının baharında yaşamını yitiren şehitlerin geride bıraktığı aileleriz.

“VATAN GÖREVİ KUTSALDIR” diyerek askere yolladığımız evlatlarımız vatan uğruna şehit olup geri geliyorlar. Daha sonra devleti yönetenler de Kürt Açılımı, Demokratik Açılım, Milli Mutabakat gibi boş laflarla kapı kapı dolaşıp, evlatlarımıza kıyan hainlerle sözde barış çanları çalıyorlar.

Şu anda dahi ne olduğunu açıklayamadıkları bir açılımdan bahsediyorlar. Konunun muhatabı olmayan ilgisiz alakasız kişilerle görüşüp destek aldıklarını, kamuoyunun ve şehit ailelerinin bile kendilerini desteklediğini ifade etmektedirler hatta daha da ileri giderek şehit annesi olmayan kişilerin Diyarbakır’da terörist anneleriyle kucaklaşması senaryosunu öne sürmektedirler.

Hükümet hiçbir şekilde halka açıklayamadığı okyanus aşırı öteden aldığı talimatla hainlere genel af ilan etme çabası içerisindedir. Hükümetin yapması gereken eline silah alıp dağa çıkan polis ve askeri şehit eden terör örgütü ile müzakere yapmak değil, bu eli kanlı teröristlerle mücadele etmektir. Askeri, polisi şehit eden, gazileri sakat bırakan terör örgütü katillerini kucaklayıp, serbest bırakan, taviz veren hükümete nasıl güveneceğiz.

Sayın Başbakan malum partiye” PKK ile aranıza mesafe koyun. Pkk’yı terör örgütü ilan edin” görüşelim demişti. Bunların hiçbirisi gerçekleşmedi ama hükümet geri adım atarak söz konusu bu görüşmeyi yapmıştır. Bu tür tutarsız durumlar da PKK’yı ve siyasi uzantı olan partiyi cesaretlendirmiştir. Son terörist adalete ve güvenlik güçlerine teslim olmadan böyle bir destek söz konusu olamaz. Katiller cezasını çekmeden, yerle göğün birleşmesi ne kadar imkânsız ise bizimde açılıma destek vermemiz o derece imkânsızdır. 19 Ekim pazartesi günü PKK Terör Örgütü militanlarının Habur sınır kapısından giriş yapmaları, bu teröristlerin adeta devlet töreni ile karşılanmaları, PKK’nın siyasi uzantısı olan bir siyasi parti’nin Milletvekillerinin devlete meydan okurcasına basın açıklaması yapmaları

Şehitlerimizin kemiklerini sızlatmıştır. Yaşanan bu olaylar Şehit annelerinin, babalarının, eşlerinin boynu bükük yetimlerinin kanayan yaralarına tuz basmıştır. Gazilerimizin o bölgede kalan uzuvları teröristlere bu imkânı sağlayan siyasilerden hem bu dünyada hem de ahirette hesap soracaktır. Şehitlerin ve Gazilerin kanları bu senaryoların altına imza atanları boğacaktır. Bu açılım zeminini hazırlayan sözde siyasetçiler Şehitlerimize, Gazilerimize ve bu vatana ihanet etmişlerdir. Bu ihanetin bedelini de kısa zamanda Yüce Türk Milletinin önünde ödeyeceklerdir. İmralı Adası’nda yatan vatan haini terörist başının emri ile Habur sınır kapısında ki teröristleri teslim alma töreninde siyasi otoritenin eksikliği çok net olarak görülmektedir. Gelen teröristleri karşılama töreninde madalya verilmesi, kırmızı halılar serilmesi hatta kurban kesilmesi gerekirdi. Ne yazık ki bu törenlerde bu hususlar eksikti. Beklentimiz bir an önce bu eksikliklerinde giderilmesidir. Biz Şehit ve Gazi Aileleri olarak madalyalarımızı hükümete teslim edelim ve madalyalarımızı da gelen teröristlere taksınlar.

Habur sınır kapısındaki manzara da HÜKÜMET TERÖRİSTLERİ TESLİM ALMAMIŞTIR, TERÖRİSTLER HÜKÜMETİ TESLİM ALMIŞTIR.

Bu da vatanın kutsallığına inananları incitmiştir. Kandilden gelen üzerlerinde hala şehitlerimizin, gazilerimizin kanı bulunan üniformalı teröristlerin ayağına kadar bağımsız olarak bildiğimiz mahkemeleri de taşımıştır. Bu hukuk dışı uygulamayı da kabullenmemiz mümkün değildir. Teslim olan teröristler, bir kere olsun ”teslim olmak” sözünü ağızlarına almamışlardır. Pişmanlık yasasından yararlanmak istemediklerini ifade etmişlerdir. Yani yaptıkları işten, örgüt üyesi olmaktan, insan öldürmekten, polise, askere silah sıkmaktan dolayı pişman değillerdir.

Onların destekçisi olan siyasi partiler ve sözüm ona bazı aydınlar da üzerine basa basa “bu teröristlerin teslim olmadıklarını” söylemişlerdir hatta Profesör unvanı taşıyan bazı zavallı kişiler gelen teröristlere; bunlara terörist demeyin pişman olup olmadıklarını Sormayın üzülür ve incinirler demektedirler. O sözde aydınları, bizce karanlık olan bu kişileri de kınıyoruz. Teslim olmayı kabul etmeyen ve pişmanlık duymayan Türkiye’ye ne için geldiği belli olmayan teröristlere siyasi irade tarafından kucak açılmıştır.

Pişman olmadığını söyleyen ve pişmanlık yasasından yararlanmak istemeyen teröriste zoraki pişmanlık hükümleri uygulanarak hiç ceza verilmemesini istemek utanılacak bir durumdur. Teslim olmaya gelen PKK terör örgütü militanlarını karşılamak için sınır kapısında çadırlar kurulmuş ve karşılama törenleri yapılmıştır. Söz konusu bu fiiller tarafımızca tasvip edilmeyen fiillerdir. Orada ortaya konan davranışlar suç teşkil etmektedir. Bu yaşanan olaylara karşı adaletin ve hükümetin sessiz kalması Türk Milleti adına üzüntü vericidir.

Korsan gösteri yaparak kamu mallarına ve vatandaşın malına, canına zarar veren teröristler gelişmiş ülkelerde olduğu gibi acil olarak mahkemeye sevk edilip en ağır şekilde cezalandırılıp, devlet otoritesi bir an önce sağlanmalıdır.

“Bu kan dursun” diyen, Timsah Gözyaşı akıtan yetkililere soruyoruz;

“Bu kanı biz mi akıttık?

Elimize silahı alıp dağa biz mi çıktık?

Ülkenin üniter yapısını bozmaya biz mi kalktık?

Askeri, Polisi, Kamu görevlisini biz mi şehit ettik?”

Şimdi barış çığlıkları atanlar nerdeyse şehitleri ve gazileri suçlayacaklar. Biz şunu biliyoruz ki; “Hukuk Devletinde suçun karşılığı cezadır” terör örgütü işlediği suçun cezasını çekmedikçe ne kardeşlik ne de huzur sağlanabilir.

“Kürt sorunu vardır” diye ortaya çıkanlar Kürtlere de, Türklere de, Ülkeye de ihanet etmektedirler. Bunların amacı halkı kamplara bölmek ve çatışma ortamı yaratmak; Ülke büyüktür; bu zamana kadar nasıl yaşadıksa bundan sonra da öyle yaşayacağımıza inanıyorum. Halkımız bunlara prim vermeyecektir.

Kürt, Türk kardeştir. Ayırım yapan haindir. Kürt sorunu var diyen karanlık aydınlara soruyorum: Doğu ile batı arasında farklı uygulama mı yapılıyor? Kimliğe dayalı farklı kanun mu çıkarılıyor? Kimlikten dolayı farklı uygulama mı yapılıyor? İnsanların kimliğine göremi işlem yapılıyor? Dil, Din, Irk ayrımı mı yapılıyor?

Eğer kimliğe göre işlem yapılmış olsaydı şu anda parlamentoda ne Kürt kökenli milletvekili ne de bakan olurdu. Mevcut parlamentoda 200’e yakın Kürt kökenli milletvekili, 5 tanede Kürt kökenli icracı bakan mevcuttur

PKK terör örgütünün siyasi uzantısı olan bazı milletvekilleri;

a)-DEVLETE MEYDAN OKUMAKTADIRLAR: 29 Mart’ta Kürdistan’ın hudutlarını çizdik, dilimizi de alacağız diyebilmektedirler.

b)-ADALETE MEYDAN OKUMAKTADIRLAR: İşledikleri suçlardan dolayı savcılığa gidip ifade vermeyeceklerini açık açık söyleyebilmektedirler.

c)-MECLİSE MEYDAN OKUMAKTADIRLAR: Meclis çatısı altında grup toplantılarını Kürtçe yapmaktadırlar. Böylece anayasal nitelikte bir suç işlemiş olmalarına rağmen meclis başkanlığı tarafından kendilerine herhangi bir işlem yapılmamaktadır.

d)-ASKERE MEYDAN OKUMAKTADIRLAR: Yapılan operasyonlar dursun diyebilmektedirler.

Açık ve net olarak söylüyoruz ki:

• TEK DEVLET

• TEK MİLLET

• TEK BAYRAK

• TEK DİL

• TÜRKİYE’NİN ÜNİTER YAPISININ KORUNMASI gibi ilkelerden asla taviz vermeyeceğiz ve bu değerlerin sonsuza kadar yaşayacağına inanıyor ve diyoruz ki;

“NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE”

Hepinizi saygı ve hürmetle selamlarım.

ÇUBUK İLÇESİ TERÖR MAĞDURLARI DERNEĞİ



04/11/2009


 

©  Çubuk Terör Mağdurları Derneği -  Tüm Hakları Saklıdır